29 Ağustos 2010 Pazar

ACILAR DEFTERİ

Bir defterim vardı.Her ergen gibi anılarımı , günlerimi , içgüdüsel hareketlenmelerimi , bugün herkesle paylaşabildiğim bu gibi yazılarımı ve acılarımı...evet evet acılarımı paylaştığım bir defterim...
Vardır ya herkesin bi anlam yükleyip aptalca güvenip 'tek dostumsun.senden baska kimse anlamıyor beni(!)'dediği...işte o defterden benim de vardı.belli bi döneme kadar sadece aşklarımı , en fazla aşk acılarımı yazdım ben o deftere.Ta ki aptal bir insan müsveddesi Allah vergisi bir uzvuyla , değil küçük , bütün dağları o yaratmışçasına fikrimi bile sormadan bütün hayatımı delip geçene kadar...İliklerime kadar vücudumun her zerresine tecavüz denen o teorik hastalıklı planlarını uygulamaya dökene kadar...O defter artık aşklarımı değil , tüm ızdıraplarımı paylaşmaya başlamıştı benimle.Aslında herkesin bildiği sırlarımı en sessiz şekliyle dinleyen bir dost...ya da ben öyle sanmıştım...HERNEYSE...Meğer haykırışlarımın biruyuşturucu gibi zihnimden çıkıp , dudaklarıma uğramadan kalbimi sızlattıktan sonra gidip parmaklarımdan dökülenleri her seferinde babamla paylaşıyormuşum...Herşeyden haberi olan , iyi olmam için çırpınan , benimle birlikte kendisi de kafayı bozan babam toplumun ahlak dediği genel sınırlarına yenik düşmüş , acılarımı(!) ahlaksız bulmuş ve çekinmediğim tek şeyi ; defterimi düşüncesizce parçalayıp çöpe atmıştı...Parçalarını tesadüfen çöp kutusunda bulup toplamaya çalışırken farkettim ki benim hayatım buydu...Bu kadardı işte...bir çöp kutusunun yarısını bile doldurmayacak hassas incecik kağıt parçalarından başka birşey değildim.Kirlenmiştim ve içinde bulunduğumuz toplumun(!) en değersiz varlıklarından biriydim artık!
Belki de iyi bile olmuştur...Tüm bunları farketmem kaybedecek birşeyim olmadan hayata sıfırdan başlayabilmemi sağladı.İnsan sandığım o aşağılık mahlukların aslında egolarına yenik düşmüş ve  herşeyden önce kendi beyinlerine tecavüz etmiş et yığınlarından nasıl korkmamam gerektiğini öğrendim...Artık hiç kimse , (babam da dahil) engel olamaz yazdıklarıma...
Benim adım Lavinia...

2 yorum:

  1. bizi anlatan defterlerimiz maalesef yakınlarımızın tacizine uğruyor ve hayatımız bir anda pespaye gözler önüne seriliyor; kendimiz çırılçıplak hissediyoruz...
    bilirim o duyguyu...

    ilgiyle ve merakla takip edeceğim seni lavinia...

    YanıtlaSil
  2. bu yazının başlığı bana ümit yaşar'ın acılar denizi'ni hatırlattı. yazının alt tarafı da koca bir çöplükte yaşadığımızı. insan çöplüğü. değersiz olan değersizleştirir seni de. sen de söylemişsin zaten, et yığınları diye. dikkate alınmaya değer ne kadar az insan var. yok belki de. olan olmuş artık. aslolan farkındalıktır. neyse. oldukça iyi bir ilk yazı. devamı gelir umarım.

    YanıtlaSil